HABERLER

Türk Dünyası Araştırmaları Kulübü, Müstâfî Tümamiral Doç. Dr. Cihat YAYCI'nın katılımlarıyla, "Mavi Vatan ve Türkiye'nin Bugünü" konulu bir konferans düzenledi.
Alev Ofluoğlu Konferans Salonunda gerçekleşen etkinliğe Rektör Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ayşegül Topal Sarıkaya, dekanlar, akademisyenler ve öğrenciler karıldı.
Alemdaroğlu: Türk Dünyası, Türkler için bir güç kaynağıdır
Konferansın açılışında bir konuşma yapan Türk Dünyası Araştırmaları Kulübü Başkan Yardımcısı Yunus Emre Alemdaroğlu “Türk Dünyası, Türkler için bir güç kaynağıdır. Ortak bir dil, tarih ve kültür, Türk halkları arasında güçlü bir bağ oluşturur. Bu bağ, karşılıklı sevgi ve saygıyı, dayanışmayı ve iş birliğini teşvik eder. Türk Dünyası'nın bir araya gelmesi, bölgesel ve küresel alanda daha güçlü bir ses olmalarını sağlar. Türk Dünyası'nın önemi, sahip olduğu zengin kültürel mirasın yanı sıra stratejik konumundan da gelmektedir. Türk Dünyası, enerji kaynakları bakımından zengin bir bölgede yer almaktadır ve bu nedenle dünya siyaseti açısından da önemlidir. Ayrıca Türk Dünyası, tarih boyunca farklı kültürlerle etkileşim halinde olmuş ve bu etkileşimler sonucunda zengin bir kültürel mozaiğe sahip olmuştur.” Dedi.
Kürsüye davet edilen Müstâfî Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı öğrencileri Mavi Vatan’ın önemi hakkında bilgilendirerek “Mavi Vatan, Misakı Milli Doktrininden sonra Türkiye'nin ikinci doktrinidir. Bilinmesi gerekir ki bugüne kadar denizde büyümeyen hiçbir devlet, büyük devlet olamamıştır. Dolayısıyla Türkiye'nin büyük devlet vizyonu için geleceği denizlere bağlıdır. Dünyada petrolün yüzde 30’undan fazlası, doğal gazın yüzde 50’sinden fazlası denizlerden çıkmaktadır. Türkiye'de bu oran doğal gaz için yüzde 100’dür. Tümü denizden çıkmaktadır” açıklaması yaptı.
“Münhasır ekonomik bölgenin bir an önce ilan edilmesi lazım”
Türkiye’nin 1986’da Karadeniz’e münhasır ekonomik bölge ilan ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Cihat Yaycı şunları söyledi:
“Adalar Denizi'nde ve Doğu Akdeniz'de de münhasır ekonomik bölge ilan edip haritasını ortaya koyması lazımdır. Özellikle Doğu Akdeniz'de haritayı ortaya koyduğunda; Mısır'ın, Lübnan'ın, Suriye'nin, Filistin'in, İsrail'in, Libya'nın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin ve Yunanistan’ın haksızca öngördüğü deniz alanlarından daha fazla denizalanı kazanacaklarını görmeleri sağlanmış olacaktır. Yani diyeceklerdir ki ‘biz Türkiye'nin bu haritasına göre daha fazla deniz alanına sahip oluyoruz.’ O zaman bu münhasır ekonomik bölgenin bir an önce ilan edilmesi lazımdır.”
“Filistin ve İsrail'le karşı kıyılarımızın olduğu çok nettir”
Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Maalesef hala Filistin, İsrail, Lübnan ve Suriye'yle karşılıklı kıyılarımızın olduğuna dair Dışişleri Bakanlığımızın da bir açıklaması yoktur. Hâlbuki Filistin ve İsrail'le karşı kıyılarımızın olduğu çok nettir. Çünkü Libya'nın tamamen simetriğidir. Geçen dönemki Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu karşılıklı kıyımız olduğunu ifade etmişti ama bu, bir kere ifade edildi. Özellikle Filistin sorununun gündeme geldiği bu günlerde bugünlerde mutlaka; Filistin'de, Gazze'de Filistinlilerin hakkının korunması ve bu arada da Türkiye'nin haklarının geliştirilmesi bakımından Filistin’de bir deniz yetki alanı anlaşması imzalanmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
“Bir sismik araştırma gemisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne devredilmelidir”
Bugün Türkiye’de Mavi Vatan’da çok büyük işler yapıldığını belirten Doç. Dr. Cihat Yaycı,
“Aslında Mavi Vatan'ın korunması için savunma ve gemi inşa sanayimiz son derece gelişti. Hakikaten dünyanın 14’üncü büyük savunma sanayi gücü oldu. Sismik araştırmaları gemilerimiz, sondaj gemilerimiz var. Şu anda sismik araştırma gemilerimiz bir faaliyet göstermiyor. Somali'yle imzalanan anlaşma çerçevesinde mutlaka Somali'ye gideceklerdir. Ama en azından bir tanesinin belli bir süre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne devredilmesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bayrağıyla Kıbrıs Adası çevresinde sismik araştırma yapmasının stratejik olarak hem siyasi hem ekonomik hem de güvenlik açısından çok önemli bir hamle olacağını düşünüyorum. Bu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarının korunması, savunulmasının yanı sıra tanınmasına da hizmet edecektir” dedi.
Takdimler ve fotoğraf çekiminin ardından konferans sona erdi.